Okulda verilen resimli çocuk kitaplarını saymazsam şayet, kitap okumaya -ağabeyimin zoruyla- ilkokul üçüncü sınıfta başladım. Kitap okumaya (roman-öykü-deneme) başladığım ilk yıllarda, okuduğum kitapların ilk sayfalarında genelde hep sıkılmışımdır. Sonraki sayfalarda kitap kahramanlarını tanıdıkça merakım artmış, kitabı bitirdikten sonra içimde mutluluk benzeri duyguların dolaştığını hissetmişimdir.
Türk-dünya klasikleriyle tanışmaya başladığım dönemlerde, yapılan sohbetlerde okuduğum kitapların isminin geçmesi ve sonrasında o kitabı okuduğumun anlaşılması, beni fevkalade mutlu kılardı.
Bugüne dek, Emine Şenlikoğlu'ndan F.Mihailoviç Dostoyevski'ye, Seyyid Kutub'tan Friedrich Nietzsche'ye kadar, farklı alanlarda birçok yazardan kitap okumanın birikimini taşıdığımı düşünmeme rağmen, okumaya başladığım tarihi kitapları ise 'sıkıldığımdan olsa gerek- bitiremediğimi itiraf etmem gerekiyor. Bunun nedeninin, yazarın sadece bilgi verme isteğinden kaynaklandığını düşünüyorum. O yüzdendir ki, bu tür kitapları bir türlü baştan sona bitirip içimde mutluluk benzeri duygular hissedemedim; ta ki Mustafa Armağan'ın 'Abdülhamid'in Kurtlarla Dansı' kitabını okuyana dek...
Yazdığı birkaç eseri ile önemli ödüller almaya lâyık görülen Mustafa Armağan, Sultan II. Abdülhamid'in 33 yıl boyunca etrafının 'kurtlar'la çevrili olduğu bir ülkeyi canı pahasına koruma mücadelesi verdiğini anlattığı kitabında, okuyucuyla âdeta sohbet etmekte: 'II. Abdülhamid yakın tarihimizin en büyük bilmecelerinden birisidir'
Birçok konferansa konuşmacı olarak katılmanın da vermiş olduğu tecrübeyle Mustafa Armağan o kadar akıcı anlatıyor ki dinlememek elde değil. Yararlandığı sayısız kaynak ve eserlerden örnekler sunarak anlatıyor Addülhamid'i...
Osmanlı'yı paylaşmak isteyenlere 33 yıl boyunca soylu bir direniş gösteren 'Kızıl Sultan' lâkaplı Abdülhamid'i ve kendisinin çalışkanlığını 'Sultan'ın sözüyle- fısıldıyor kulaklarımıza: 'Bizim için hiç uyumamak, daima müteyakkız bulunmak farz-ı ayn olmuştur' (S.Abdülhamid)
Peki gerçekte kimdi Sultan Abdülhamid! Mustafa Armağan yanıtlıyor: 'O emperyalizme karşı soylu bir direnişin sembolüydü' Sonra Necip Fazıl'ın,'Abdülhamid'i anlamak her şeyi anlamak olacaktır' sözünü hatırlatıyor.
Sultanlığı döneminde birçok kişi tarafından anlaşılamadığını, Enver Paşa'nın 'Abdülhamid'i anlamadığımız için felakete sürüklendik' itirafıyla daha iyi kavrıyoruz. Yıllarca kurtlara karşı mücadele vermiş Sultan'ın bir başka sözünü öğreniyoruz: 'Savaş yalnız sınırlarda olmaz. Savaş bir milletin topyekûn ateşe girmesidir. Eğer bu bütünlük sağlanmamışsa zafer tesadüfî, yenilgi kaderdir. (S.Abdülhamid)
Abdülhamid'in her türlü yeniliği takip edip ülkesine taşıyan biri olduğunu bu kitapla bir kez daha öğrenmiş bulunuyoruz. İmparator'un yaptığı fedakârlıklar ve yardımlar da bu kitapta gün yüzüne çıkıyor: Sultan, 26 yaşındaki Ermeni bir vatandaşın takma bacak isteğini, verdiği talimatla yerine getirmiş; hiçbir ırk, renk, dil ve din ayrımı gözetmemiştir.
Sultan'ın Afganistan, Çin, Japonya'ya kadar İslâmî tebliğ için heyetler gönderdiğini, Peygamber Efendimize hakaret içeren oyunun Fransız Tiyatrosu'nda sahnelenmesine izin vermeyip, 'Bizi yükselten dinimize karşı duyduğumuz aşktır' sözünü de bu kitap sayfaları arasında buluyoruz.
Beşiktaş-Yıldız'da Cuma Namazı çıkışı Ermeni Jorris ve arkadaşlarının düzenledikleri suikastta 25 vatandaşın hayatını kaybetmesi, Sultan Abdülhamid'in ise ayaküstü sohbetinin suikast planlarını bozarak hayatının kurtulması da kitapta yeni bir bilgi olarak okuyucunun karşısına çıkıyor. Ne acıdır ki dönemin şairlerinden Tevfik Fikret'in, suikastı düzenleyen Jorris'e seslendiği kin dolu mısralar edebiyatın kara lekesini teşkil etmekte:
“Ey Şanlı Avcı, dâmını beyhûde kurmadın,
Attın... fakat yazık ki, yazıklar ki vurmadın!
Kanlarla bir cinayete benzeyen bu iş
Bir hayr olurdu, misli asırlarca geçmemiş.”
Abdülhamid'in belli kişiler tarafından yıllarca eleştirilmesine karşın, kendisi ile ilgili olumlu değerlendirmeleri de görüyoruz:
'Çok haysiyetli, azametli idi,
Hiç şüphesiz şahsen merhametli idi' (Fethi Okyar)
'Dünyanın son hükümdarı, son evrensel imparatoru II. Abdülhamid Han'dır' (İlber Ortaylı)
Yahudi'lerin Filistin'de toprak almak istemelerinin altında ziraat yapmaktan ziyade, devlet kurma hayali yattığını sezen Sultan'ın, İsrail devletinin kurulmaması için bir karış bile toprağın satılmaması için verdiği mücadeleye şahit oluyoruz.
Eğitim projesi ile çobanların bile okuması gerektiğine işaret eden Sultan Abdülhamid, modern okulların yapılmasına, kız okullarının kurulmasına yıllarını harcamış. Ulaşımın iyileştirilmesinde, demiryolu ve karayolu ulaşımının rahatlamasında yadsınamaz çabalarının olduğunu, yine yazarımızdan öğreniyoruz.
Sultan'ı eleştiren dönemin birçok yazar ve şairinin daha sonra pişman olduğunu, bu kitapta yayınlanan mısralarından fark ediyoruz:
Tarihler adını andığı zaman
Sana hak verecek ey koca sultan,
Bizdik utanmadan iftira atan
Asrın en siyasi padişahına. (Rıza Tevfik)
20. asrın müceddidi Bediüzzaman Said Nursi'nin Sultan Abdülhamid'i dualarla yad ettiği, okuyuculara şu mısralarla duyuruluyor: 'Sultan Abdülhamid, velidir. Ben onu hususi dualarımın içine almışım. Her sabah, 'Ya Rabbi, sen Sultan Abdülhamid Han'dan razı ol' diye dualarımda yad ederim'
Mustafa Armağan kitabın sonlarında Sultan'ın şu sözüne yer veriyor: 'Cenab-ı Allah'ın huzuruna çıkacağım vakit, temiz bir yüze sahip olarak çıkmaktan büyük emelim yoktur'