Sıcak esintiler arasında
Tozlu tarlaların erleri
Omuzları çökük ama başları dik
Sabahın kör şafağında
Yağmurda toprağın kokusunu soluyarak
Düşüverirler yollara
Kök sarmaşıkları gibi
El ele yürek yüreğe
Taşırlar emeğin alın terini
Sığıntı pazarlarına kentlerin
Elleri en dikenli gülleridir toprağın
Sağır gecelerini
Sevdalı türküler çağırır
Soğuk ve ıslak gecenin ortasında
Soyunurlar allı uykularından
Gözlerde uykunun belirtilerini aramak boşuna
Cılız dalların gölgesinde uyuturlar çocuklarını
Kırağı usul usul düşer
Bembeyaz gülüşlerine çocukların
Üşüyen bir küçük serçe gibidir elleri
Elleri esintiler getirir
Bire bin veren
Kara sevdalı toprağından
Varsıl beyleri doyurmaktan
Bunca uğraş
El emeği alın teri
Böyle buruk yürekler
Soysuz soygunlarda çırpınırken
Nasıl ağıta dönüşür
Toprağın birikmiş acıları
Bir kehribar sabrıyla
Solarlar her sonbaharda
Gelecek baharlarda açmak umuduyla
Çiğdem bakışlı ovaların
Kaçıncı açan isimsiz çiçeğidir
En güzel renklere boyanmış elleri
Susuzluğumu dindiren türküler gibi
Uykusuz gecelerin sonunda
Karanfil hüzünlere dolanmış
Ürkek bakışlı ilkbahar çiçekleri gibi
Gelinlik kızlarımızı salarız tarlalara
Unuturuz işlemeli sevdalarını
Unuturuz kanayan yaralarını
İnce ince sızlar yürekleri
Gözleri uzaklara takılır
Bir çığlık olur zaman
Bir avuç umut için
Açık kamyonlarda taşırız
Gece karanlığı bakışlı
Sırım gibi delikanlılarımızı
Pulluğun ucunda demir
Yardıkça toprağı
Elleriyle büyür
Büyür terin ve emeğin ürünü
Bu sesi tanıyorum
Sazlıköy civarından
Sırtında göçebe gurbetliklerle
Sallanan kamışların serinliğidir
Ellerimi ve içimi üşütüp giden
Mor bir tay gibidir esinti
Ben üretenleri sevdimse
Ben seni sevdimse gülüm
Geceleri deler
Türkülerden önce gelirim
İlk yaz kavganın düğün alanı olur
Önce bademler uyanır
Sevdaları yoksulluğun gül yaralarıdır
Bir ağıt yak kanadı kırık yaşamına