Hüküm verenlerin hâkimi Allah iman sahiplerine birçok ayetinde birlik olmalarını emrederken, bugün Müslümanlar, “dinlerini fırkalara ayırmış ve kendileri de parça parça olmuşlardır; ki her grup kendi elindekiyle övünüp sevinç duymaktadır. (Rum Suresi, 32)
Bediüzzaman, kendini beğenmekten, kendini savunmaktan doğan tekelinde tutma düşüncesinin, su-i zan hissinin kaynağı olduğunu söyler. Bu düşüncenin, İslâm’da lâzım olan ruhların dayanışmasına, gönül birliğine, karşılıklı sevme ve dayanışmaya büyük yaralar açtığını ifade eder. Halbuki bizler hüsn-ü zanla, muhabbetle, birlik ve beraberlikle memuruz.(Sünûhat’dan)
İnsanlığı türlü zulme uğratanlara karşı onurlu bir mücadele içinde olmak yerine, Müslümanların birbirlerine su-i zan etmeleri, birbirleriyle çekişmeleri Allah Katında büyük sorumluluktur.
Çekişmek ve birbirine yardımcı olmamak, fitne ve fesada yol açar: “İnkar edenler birbirlerinin velileridir. Eğer siz bunu yapmazsanız (birbirinize yardım etmez ve dost olmazsanız) yeryüzünde bir fitne ve büyük bir bozgunculuk (fesat) olur.”(Enfal Suresi, 73)
Müslümanlar dinsizlikle mücadele etmeli, zulme karşı birlik olup karşı durmalıdırlar. Bu fikir mücadelesinde ne kadar çok hizmet edilirse, ‘yeryüzünde fitne kalmaması’ o kadar çabuk gerçekleşir. Müslümanların kardeşlik duygularıyla birbirlerine yardımcı olmalarının önemine Bediüzzaman şöyle dikkat çeker:
“Ey ehl-i iman! Zillet içinde esaret altına girmemek isterseniz, aklınızı başınıza alınız. İhtilafınızdan istifade eden zalimlere karşı, 'Mü’minler ancak kardeştirler.' (Hucurat Suresi, 10) kutsal kalesinin içerisine giriniz, korununuz. Yoksa ne hayatınızı muhafaza ve ne de hukukunuzu müdafaa edebilirsiniz.”
Bediüzzaman, “müminin mümin için sağlam bir binanın birbirine kuvvet veren taşları gibidir” yüksek prensibini hayat prensibi yapmanın, dünya sefilliğinden kurtulmak için gerekli olduğunu ifade eder.
Üstad ayrıca dinsizlikle mücadele konusunda samimi Müslümanlara yol gösterirken, üç tehlikeden söz eder: “Cehalet, zaruret ve ihtilaf”...
İlk tehlike olan cehalete karşı insanların bilinçlendirilmesi çok önemlidir. Yaşadığımız toplumda insanların büyük çoğunluğu dindardır. Ancak iman eden bu insanların büyük çoğunluğu, dinin ve manevi değerlerin karşısındaki tehlikelerin bilincinde değildir. Materyalizm, Darwinizm ya da reenkarnasyon gibi batıl inançların dinle uyumlu olduğunu zanneden kimselerin bilgilendirilmesi önemlidir.
Bediüzzaman'ın söz ettiği ikinci tehlike ise zarûret yani maddi zorluktur. Günümüz Müslüman ülkelerinin büyük bölümünde, açlık, yoksulluk, parasızlık en önemli sorunların başında gelir. Yönetimdeki ve ekonomideki aksaklıklar, savaşlar, baskıcı yönetimler, insanların yoksulluk çekmelerine neden olmaktadır. Zor koşullarda ya da ağır şartlarda yaşayan, olanakları olmayan insanlar yardıma muhtaçtırlar.
Bediüzzaman’ın son olarak dikkat çektiği konu ihtilaf tehlikesidir. Günümüzde insanlar arasında ihtilaf edilen birçok konu vardır. Fikir birliğine varılamaması sebebiyle, birçok konu tartışma ve çatışmaya dönüşmektedir. Oysa aklın ve vicdanın yolu bir olmalıdır.
Bediüzzaman, bu üç tehlikeye karşı üç yöntem önerir. Bu konulardan biri sanattır. Dinsizlikle yapılacak mücadelede sanat çok önemlidir. Örneğin Allah'ın eşsiz sanatıyla yarattığı güzelliklerin anlatılması ve îmânî konularda hazırlanan estetik görünümlü eserlerin, insanlarda etki uyandıracağı açıktır.
Bir diğer yöntem ise marifetli anlatımdır. Allah'a samimi ve kesin bir bilgiyle iman eden insanların içten ve hikmetli sözlerle dini anlatmaları, vicdanlara seslenecektir. İşte bu, vicdanlı insanlara özel marifettir.
Bediüzzaman’ın işaret ettiği son yöntem olan ittifak, ülkenin refahını ve güvenliğini arzu eden her insanın görevi olmalıdır. Allah'a, dine ve tüm kutsal değerlere savaş açan kişilere karşı, inanan insanların birbirlerine destek olmaları çok önemlidir. İnkârcı felsefeler, kanlı ideolojiler yok olana kadar fikir mücadelesi sürmelidir. Bu çarpık görüşlerin yeryüzünden tamamen kalktığını terör, anarşi ve zulümler durduğunda anlayabiliriz. Ancak halâ masum insanlar katlediliyor ve birçok yerde zulümler devam ediyorsa, bu kanlı ideolojilerin taraftarları iş başında demektir.
Öncelikle yapılması gereken, dünya Müslümanları arasında birlik, beraberlik ve kardeşlik ruhunun yeniden yaşanmasıdır. Kur’an’da, “…haklarına tecavüz edildiği zaman, birlik olup karşı koyanlardır. (Şura Suresi, 39) ayetiyle bildirildiği üzere bu savunma, Kur’an ahlakının bir gereğidir. Birlik ve beraberlik içinde yürütülecek fikir mücadelesi ve ittihad-ı İslam için çaba göstermek her Müslümanın önceliği olmalıdır. Bediüzzaman, bu konuda şöyle öğüt verir:
'...yüzer ayet ve ehadis-i nebeviyyenin (Peygamberimiz (sav)'in hadislerinin) şiddetle emrettikleri uhuvvet (kardeşlik), muhabbet ve teavünü (yardımlaşmayı) yapıp bütün hissiyatınızla ehl-i dünyadan daha şiddetli bir surette meslekdaşlarınızla ve dindaşlarınızla ittifak ediniz... yani ihtilafa düşmeyiniz. 'Böyle küçük meseleler için kıymetdar vaktimi sarfetmekten ise, o kıymetli vaktimi zikir ve fikir gibi kıymetdar şeylere sarfedeceğim ' deyip çekilerek, ittifakı zaifleştirmeyiniz (birliği zayıflatmayınız). Çünkü bu manevi mücadelede küçük mesele zannettiğinizden çok büyük olabilir. '
Adaleti, sevgiyi ve hoşgörüyü esas alan ittihad-ı İslam hayat bulduğunda ise Müslümanlar artık ‘asla kopmayan bir kulba’ tutunmuş olacaklardır.
Fuat Türker
https://twitter.com/Fuat_Turker