Marketin önündeyim, market çalışanın yardımıyla arabama poşetleri yerleştiriyorum.
Gözüm caddenin öteki yanında tek başına sahipsiz tekerlekli sandalyedeki teyzeye takıldı. Tek başına mı sürükleyecekti sandalyesini? Ama yaşlıydı…
Aceleyle yerleştirip koştum yanına.
-Teyze kimsen var mı? Neden durdun yoksa yoruldun mu?
Teyze gülümsedi sorduğum için bozuk Türkçesiyle teşekkür etti ve gelinini beklediğini söyledi.
Birkaç dakika sohbet ettikten sonra müsade isteyip arabama döndüm.
Tam bindim ve hareket ettim ki dikiz aynasından sıska gelinini teyzenin tekerlekli sandalyesini can hıraş bir şekilde itmeye çalışırken gördüm. Biraz gittim ama gözüm hala görüyordu. Gelinin 4-5 yaşlarında oğlu olsa gerek teyzenin kucağına oturdu ve daha da zor oldu itmesi.
Gaza basıyordum ama içimden bir ses 'Dur gitme' diyordu. Durup arabamı sağa çektim, arabadan çıkıp önünde durduğum yere gelmelerini bekledim
Teyze beni tanıdı ve gelinine 'İşte bu kadın' dedi. Gelin gülümsedi ve ilgilendiğim için teşekkür etti.
Arabama almayı teklif ettim birbirlerine bakakaldılar. Yanlış anladılar sanıp iyi niyetimi anlattım.
İkisi de ağlamaya başladı. Gelin gözünü silerken heceleyerek şunları diyebildi güçlükle;
“Biz kayınvalidemle hep düşünürdük, acaba bu caddelerden geçen lüks arabalar bizleri fark ediyor mu? O arabalara binmek nasıl bir duygu? Acaba öyle arabanın olması her istediğin yere istediğin zaman gitmek nasıl bir duygu?
Ve sen şimdi bizi farkettin öyle mi?
Biz senin lüks arabana yakışmayız ama emin misin?
Tekerlekli sandalyemiz bile sığmaz, emin misin?
Kayınvalidemi kucaklamak lazım emin misin?”
Artık benim de gözyaşlarım durmak bilmiyordu. Kendimi yeterince tutmuştum, artık rahatlamalıydım. Güçlükle 'Eminim emin' diyebildim gözyaşları arasında.
Arabasını katladık, bagaj kapanmadı ama bir şekilde tutturduk, kayınvalideyi kucakladık artık arabadaydı. Ve bunları yaparken teşekkürler ve zahmet olduğuna dair dilenen özürlerin sayısını hatırlamıyorum.
Arabada tanıştık. Teyze kocasından genç yaşta yediği ağır bir dayakla felç olmuş. Kocası kendisini bu haliyle bile satmaya çalışırken oğlunu da alıp o halde can havliyle kaçmış. Gelin de yaşı oğlundan epey geçkin ama 'Allah'ım bana bir yaşlıya bakma sevabını yaşat, gelecekteki kayınvalideme ben bakayım inşallah' diye dualar edermiş. Eşi istemeye geldiğinde annesine bakacak birine ihtiyaç olduğu için talip olduğunu da açıkça söylemiş. Gelin bunu öğrenince duasının kabul olduğuna çok sevinmiş.
Damadın bir gözünde yüzde 80, diğer gözünde ise yüzde 85 görme kaybı varmış.
Gelin “Cenneti kazanmak kolay değil” deyip yine de razı gelmiş. Cenneti kazanmak kolay değil demiş.
Ben gözyaşları ile hikâyeyi dinlerken evlerini tarifle bulduk.
Önümde tek odalı bir kulübe vardı. “Burası mı sadece bu kadar mı, banyo, mutfak nerede?” diye bakınırken etrafa, 'Nasıl beğendin mi Asmalı Konağımızı?' diye soran sesiyle irkildim gelinin.
Ama o çok neşeli bir halde sordu bu soruyu.O kadar neşeli bir hanım ki, halen yüzünün düştüğünü görmedim.
'Ben evimde çok huzurluyum, evim çok güzel geliyor bana, Vallahi lüks olsa bu kadar huzurlu olmazdık' demez mi?
Benim için söz tükenmiş sadece gözyaşlarım konuşuyordu. Artık ne onu ne kendi iç sesimi duyabiliyordum. Sadece 'Mutluyum, huzurluyum' sesi kulaklarımda çınlıyordu gelinin. Mutlu ve huzurlu öyle mi?
Ben ki istediğim olmayınca mahzun olurken, ben ki bir yaşlıya altından alarak bakmadan, ben ki gözü görmeyen bir eşe bakmak durumumda değilken, ben ki 4+1 evimde sızlanıyordum olur olmaz şeylere.
Ben ki;mutluluğu bu kadar ucuz bilmezken.. Ben ki ben ki ben ki..
Oradan ayrıldım hızla burnum ve gözlerimin yaşları birbirine karışmışlığını, ilk defa görüntümün bozulduğunu dert etmeden.
Eve vardım aynı halde. Aynaya baktım ve artık başka bir Elif olmalıydım. Bambaşka.
Sonra ne mi oldu? O gelinden mutlu olmayı ve huzurun beynimde olduğunu ders almak için onları sık ziyaret eder oldum.O gün de eve gidip ailemi de alıp onları kardeş aile kabul ettiğimi söylediğimiz andan beri artık biz hep beraberiz.
Onlar benim tüm konforlardan uzak huzur sebebim.. Onlar ki aşımın, suyumun ortağı artık.. Onlarsız eksik hissedebileceğim kadar.. Üç yıl geçti tanışmamızdan ve ben Elif olarak onlardan hala ders alıyorum.. İnsanlık dersi, vicdan dersi, merhamet dersi, samimiyet dersi..
Selametle efendim..