Van dendiğinde nasıl ki Urartu Medeniyeti akla geliyorsa, Bursa dendiğinde de Osmanlı akla gelir.
Zira bu iki şehir de başkentlik yapmıştır.
Van, Urartu'nun başkentliğini yaparken, Osmanlı'nın ilk başkenti de Bursa olmuştur.
İşte, bizler de Vanlı 30 gazeteci, 14-18 Ekim tarihleri arasında Bursa'daydık.
Her ne kadar tüm haberlerde; 'Vangölü Gazeteciler Cemiyeti ve Basın Yayın Enformasyon Bursa İl Müdürlüğü'nün organizasyonu' ifadesini kullanarak, gezide emeği geçen iki kurumu anmış olsak da; söz konusu gezi organizasyonun düzenlenmesinde, Bursa Valiliği'nin de büyük katkısı olduğunu öğrenmiş olduk; hem de Basın Yayın Enformasyon Bursa İl Müdürü Kadir Akarkaya'dan…
Gerçekten de Bursa gezimizde Sayın Akarkaya, eşi ve oğlu ile birlikte sürekli bizimle birlikte oldu. VGC Başkanı Fatih Sevinç, çalıştığı kurum tarafından Suriye sınırında vuku bulan olayları takip etmek için görevlendirildiğinden, onun yerine cemiyet yönetim kurulu üyesi Selahattin Akdaş organizatörlük yaptı.
Önceki yazımda da belirttiğim üzere, gezimizin ilk günü tarihi İskender Lokantası'nda yemek yeme ve sohbet ederek geçti. İkinci gün ise Uludağ'ı gezdik. 37 otelin bulunduğu Uludağ'da, Milli Parkı da gezerek bol bol objektiflere poz verdik.
Kadir Akarkaya'nın yanı sıra, Basın Yayın Enformasyon Diyarbakır İl Müdürü Melik Akaslan ve eşi de bizlere eşlik etti.
Mudanya ve Tirilye bölgelerini gezdikten sonra, akşam saat 19.00 sularında, minibüste bir yazı kaleme aldım.
'Osmanlı'nın Başkenti'nde' başlıklı yazımı bizim gazetenin yanı sıra, sabah tanıştığımız Osman Gürsoy ağabeyimizin genel müdürlük yaptığı Bursa agazete'ye de yolladım. Sağ olsun ertesi gün yayınlanan gazetelerden 30 adet bizlere takdim etti.
Üçüncü gün Bursa Valisi -Van'ın önceki Valisi- Münir Karaloğlu'nu ziyaret ettik. Sıcak sohbetimizin geri kalanını akşama saklayarak oradan ayrıldık. Ardından 'tevuzu öğütleyen evliya olarak bilinen, Üftade Hazretleri'nin (Mehmet Muhyiddin) camii ve türbelerini ziyaret ettik. Tarihi Sümbüllü Bahçe Konağı'ndaki (elbasan tava)yemeğimizin ardından, Osman Gazi ve Orhan Gazi'nin türbe ve camilerini ziyaret ettik.
Tarihi Ulu Camii'de alınlarımızı secdeye bıraktıktan sonra serbest zaman diliminde ise, alışveriş yaptık.
İkindi vakti ise Büyükşehir Sosyal Tesisleri'de Belediye Başkanı Recep Altepe ile kısa bir sohbet gerçekleştirmiştik. Bazı arkadaşlarımız, Bursa Belediyesi tarafından Van'a bir-iki hizmet yapılması için çağrıda bulunmuştu.
Akşam saatlerinde ise tarihi Hünkâr Köşkü'nü gezdik. Bu köşkün, 1844 yılında Sultan Abdülmecit'in Bursa gezisi nedeniyle, dönemin Bursa valisi Mehmet Salih tarafından av köşkü olarak 19 gün gibi çok kısa süre içinde yapıldığını öğrenmiş olduk. Söz konusu köşkte, sonraki Sultan Abdülaziz, Sultan Reşat ve daha sonra Atatürk'ün konakladığını anlatan rehber arkadaş, tüm mobilyaların Osmanlı dönemine ait olduğunu ifade etti.
Daha sonra tarihi köşkün yanında bulunan restorana geçerek burada protokol ve Bursa'daki gazetecilerle yemekte bir araya geldik. Vali Münir Karaloğlu'nun gündüz Kocaeli'ne gitmesi, gecikmesine yol açtığı için, bizleri Vali Yardımcısı Vedat Müftüoğlu karşıladı. Müftüoğlu 1988 yılında Van'da vali yardımcısı olarak görev yaptığını da belirterek, Van'ın kendi yanında önemli bir değerinin olduğunu ifade etti.
Tanışma faslına geçmişken içeri Bursa Valisi Münir Karaloğlu girdi. Bursalı bir gazetecinin konuşmasına devam etmesini söyleyen Karaloğlu, beş dakika sonra sözü biten gazetecinin ardından, 'Ya bu tanışma mıydı, sabahtan beri konuşuyorsun' esprisiyle, yemek ortamına büyük bir neşe kattı. Gazetecilerin kendilerini tanıtması esnasında, herkese has sorularını sorarak Van'daki ortamları, kişileri, özellikleri unutmadığını ortaya koyan Vali Karaloğlu, bazı gazetecilerin bulundukları ilçelerdeki küçük-büyük yatırımları dahi konuştu.
Son gün ise, Basın Yayın Enformasyon İl Müdürü Kadir Akarkaya'yı ziyaret ederek gezimizi tamamladık.
Otobüsle dönüşümüzde gazeteci arkadaşlarımız yanık sesleri ile türküler okudu ve neşeli saatler yaşadık.
Osmanlı'nın Başkenti'nde ayrılmadan önce, tüm arkadaşlarımız üçer-beşer kutu kestane şekeri almış ve hediye edecekleri kişileri düşünüyorlardı.
Havalimanı'na geldiğimizde ise, söz konusu havalimanına ismini veren -Ata'nın manevi kızı- Sabiha Gökçen'in de, Bursalı olduğunu bir kez daha anımsamıştık.
Uçağın kalkmasına iki buçuk saat kala havalimanındaydık.
Bu da, zehir sunan sevgililerinden ayrılamayacak olan arkadaşlarımızın, bir buçuk saat dışarıda kalmalarına yol açmıştı.
Bir saat 45 dakika sonra Van'a indiğimizde, herkes evine gitmek için arkadaşları ile vedalaşmıştı; bazı dudaklar zehir kokmasına rağmen…