Bilindiği üzere yapılacak olan halk oylamasına hükümet ve muhalif cepheden MHP’nin “EVET” diyeceği söylenirken, CHP ve HDP kanadından “ HAYIR” denileceği söylendi ve bu yönde mitingler yapıldı.
Ülkenin siyasi havası gözlemlendiğinde siyasi partilerin ne karar vereceği zaten belliydi. Fakat asıl beklenen tepkiler ülkemizin dışından geldi. İlk önce Almanya’nın Gaggennau kentinde konuşma yapması beklenen Adalet Bakanı Bekir Bozdağ’ın güvenlik ve alt yapı gerekçesiyle iptal edilen etkinliği, sonra Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekçi’nin Köln’de yapacağı konuşma için salon verilmemesi, Hollanda Rotterdam’da Türk vatandaşlarıyla bir araya gelmeyi planlayan Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun uçuş izninin iptal edilmesi, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Betül Sayan Kaya’nın konsolosluğa girişine izin verilmemesi bunlardan birkaçı. Tabi bir de terör örgütlerinin yuvası haline gelen, PKK’nın finans kaynağı olarak bilinen ancak “demokratik ülke” (!) olarak da bilinen İsviçre’ni Bern kentinde yapılan gösteride Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ nın şakağına silah dayandı, Erdoğan’ı öldür mesaj verildi.
Asıl konuya geçmeden önce Avrupa’nın neden hayır dediğine bir bakalım. Avrupa kurulduğu tarihten bu yana kendi nüfuz alanları olarak gördükleri Türkiye’nin içerisinde söz sahibi olmayı amaçlamış ve bunun için mücadele içerisine girmiştir. Osmanlı Devleti’nden bu yana özellikle 20. yy. den başından itibaren İngiltere, Rusya, Almanya ve Fransa arasında nüfuz mücadelesinin konusu olurken 2. Dünya Savaşından sonra ABD’nin nüfuz alanına girmiştir. Soğuk savaş sonrasında Almanya’nın bu konuda ABD ile kıyasıya mücadele ettiğini söylemek mümkün.
Hayır’cıların kendi kontrollerindeki medya organlarıyla yaptıkları karalama propagandaları artık yaygınlaşan yöntemlerde biri. İktidarların sert yöntemlerle devrilmesinin maliyeti yüksek olduğu için medya ile halkın manipüle edilmesi daha kolay bir tercih olmuştur. Bu çerçevede Türkiye’de köklü bir yönetim sistemi değişikliği olacağından Avrupa’nın sessiz kalmasını beklememek gerekir. Avrupa’nın köklü bir yönetim değişikliği ile elinden kaybedeceği nüfuz alanı için böyle tepkiler vermesini olağan görmek yerinde olacaktır.
Sovyetler’in çöküşünden sonra ortaya çıkan yeni dönemdeki dünya stratejisinin ana hatlarını “ Uygarlıklar Çatışması” isimli kitabıyla Amerikalı siyaset bilimci Prof. Samuel P. Huntington İslam ülkeleri için:
“Siz laikliği almayın, o kötüdür; demokrasiyi alın, o iyidir” diyor. Aslında yapmak istediği şey İslam ülkelerinin “bağımsızlık ve ulusal egemenlik” değerlerini benimsemesini ve İslam ülkelerinin bunu sömürgeci emperyalizme karşı kullanmasını önleyerek, Müslüman ülkelerinin Batının denetiminde kalmasını sağlamaktı. Türkiye tam da bu noktada ulusal egemenlik ve bağımsızlık değerlerini Batının emperyalizmine karşı kullanacağından, Batının başkanlık sistemine karşı olması Avrupa’dan beklenen bir davranım olacaktır. Halk oylamasına çok az bir süre kala önemli olan Avrupa’nın ülkemiz için ne düşündüğü değil, yeni yönetim sisteminin neler getireceği olacaktır.