Son yıllarda bize ait olan pek çok değerimizi ve özelliğimizi kaybettik.
Komşumuz açken tok yatmazdık. Komşuyu kendi aile fertlerimizden birisi olarak görürdük. Komşuyu üzmek bir tarafa komşunun dertleriyle dertlenir, sevinciyle sevinirdik.
Komsunun derdi bizim derdimiz, sevinci bizim sevincimiz olurdu.
Hiç kimse komşunun malına, canına, namusuna kötü gözle bakmazdı.
Komşu komşunun külüne muhtaçtı.
“Komşum siftah yapmadı. Ben siftah yaptım. Komşumdan alış veriş yapın.” zihniyetinden ‘komşu bana vız gelir, komşum batarsa batsın, sadece ben kazanayım’ zihniyetine geldik.
Zorlu yaşam koşullarından mıdır, şehirlerin çok kalabalıklaşmasından mıdır, internet ve TV’lerin yönlendirmesinden midir komşu kavramını unutur olduk.
Evlerin altındaki imalathanelerin gürültüsü üst katlarda oturanlar için işkenceye dönüşüyor.
Gecenin üçünde beşinde çıkartılan gürültüler bu insanların evinde rahat uymasını engelliyor.
Vatandaş yorgun argın evine gelmiş, uzanacak, yatıp dinlenecek.
Gürültüden, kasa ve çalışan makine seslerinden yatıp dinlenmek ne mümkün.
Komşu olmak için illaki aynı apartmanda yaşamak gerekmez.
Yan apartmanlarda yaşayanlar da komşu değil mi acaba?
Denetim görevinin belediyelerden alınıp değişik kuruluşlara verilmesinden sonra şehrin de tadı da tuzu kalmadı.
Bizlere sunulan mal ve hizmetlerle ilgili çoğu zaman şikâyet makamı bulmakta zorlanıyoruz.
Haksız rekabet yüzünden pek çok kişi iflasın eşiğine gelmekte, her şeyini kaybedebilmektedir.
Örnek olarak ekmek bir bakkalda 100 kuruş, yanındaki bakkalda 90 kuruştan satılırken bazı yerlerde 75 kuruştan, ufacık bir simit ise bir ekmek fiyatına satılabiliyor.
75 kuruşa satılan ekmekten para kazanılabiliyorsa biz neden 100 kuruşa ekmek alıyoruz?
Belediye 7 metre genişliğinde kaldırım yapmış ki vatandaş kaldırımda rahatlıkla yürüsün.
Bir taraftan bakkal, bir taraftan kahvehaneler, diğer taraftan manavlar ve lokantacılar kaldırımı işgal etmiş, yayaya yürüyecek yol bırakmamış.
Manisa’daki 3 belediye ise üç maymunu oynuyor. Görmüyor, duymuyor, bilmiyor.
Dinimiz, yoldan gelip geçen insanlara sıkıntı ve eziyet vermemek ve tacizde bulunmamaktan söz ederken komşusunun ve kaldırımı kullananların yolunu kapatmak insanlığa sığar mı?
Kaldırımı işgal etmekle daha çok alış veriş yapacağını sanıyor. Nasipten, kısmetten haberi yok.
Rivayet olunur ki görünüşü ihtiyar ama kalbi kıpır kıpır olan birisi manifaturacılık yapıyor, geçinip gidiyormuş. Günlerden bir gün içeri bir afet girmiş ve sormuş:
- Kumaşın metresi kaça?
İhtiyar yaradana sığınmış:
- Metresi bir öpücüktür, dudaktan.
Kız kararsız:
- On metre alayım bari!
İhtiyarın gözleri fıldır fıldır.
On metreyi saniyede keser, kıza uzatır; hesabı ister. Kız kapıya doğru seslenir:
- Büyükanne hesabı öder misin?
Kalın sağlıcakla.
15.06.2017
Gürbüz Battal