Kayyum ; hukuki manada, belli bir malın yönetilmesi veya belli bir işin yapılması için görevlendirilen kimseye denir. İş ve eylemlerinde ticari usulsüzlük görüldüğünde devlet tarafından bu kurumlara el konulur.
Zaman Gazetesi bariz olarak tetikçilik, yalan haber, iftira, itibarsızlaştırma, haberleri yapan bir kurum haline dönüştü bir zamandır. Kayyum atamasıyla kontrol altında tutulması bizlere geç olsunda güç olmasın dedirtti.
Çünkü bunun ve Zaman Gazetesi gibi gazetelerin gazetecilik ahlakını yerle bir ettiklerinde müdahalenin daha evvelden olması gerekirdi..
Çok kişinin hayatı karartıldı.
Tehditler edildi.
Paralel örgüte mensup olan kişilere defalarca mesajlar yollandı.
İçlerindeki taban katında olan ibadet ve hizmet edenlere ajitasyon yapmalarını sağlayacak vakitler tanındı.
Yine de şükür eder darısının en kısa zamanda Cumhuriyet Gazetesine de olmasını umarım.
Zaman Gazetesine Kayyum atandığında yapılan protestolarla polis ve eylemciler arasındaki gösterileri yurtdışına pazarlamaya çalışıyorlar. Bu görüntüleri gündeme taşımak yerine gündemden düşünmek gerekir.
Başörtülü kadınların, Kayyum atamasını protesto sahneleri, canla başla savaştaymışcasına verdikleri mücadele ile çekilen kareler biz başörtüsü mağdurlarına, yazıklar olsun dedirtiyor.
28 Şubat'ı hatırlar acırız hallerine, düştükleri duruma. Dün bizlerle başörtüsü için meydanlara inmeyen ablalar, bugün gazeteleri için canla başla devletine direniyor.
İslamın izlerini ortadan kaldırmaya çalışan CHP zihniyetiyle , HDP ile kolkola girmesini bilip boy gösterdiler ama başörtüsü için, müslümanların refahı için ne yaptılar diye sorulur..
Şimdi kendilerini küffara(!) karşı direnen savaştaymış gibi pozlarla başörtülü ablalara sorarım, kendinizi mücahide mi adledersiniz?
Bankanıza, gazetenize, Televizyon kanalınıza dokundukça avanız çıktığınızca bağırdığınız. Ellerinize Cevşenlerinizi Kur'an-ı Kerim'leri alarak protesto gösterileri yaptınız..
Bu mu sizin cihadınız?
Neye karşı, ne için yapıyorsunuz hiç düşünmez misiniz? Menfaate, paraya, ticarete dayalı konularda meydanlara gönderildiniz ..
Çarşafları parçalayanlarla , camiileri okulları bombalayanlarla, din derslerini kaldıracağız diyenlerle aynı safta oldunuz ve hala destekliyorsunuz görmez misiniz?
Bunun islam'da ki yerini hiç sorgulamaz mısınız?
Bugün din kardeşlerinize, aile üyelerinize, yakın arkadaşlarınıza cüzzamlı gibi davranıyor yüz çeviriyorsunuz..
Biz hep beraber aynı kıbleye yönelmiyor muyuz? Sizlerde ki bu duruşun İslâmda ki yerini yönlendirmelerine bakmaksızın hiç düşünmez misiniz?
Yüce kitabımız Kur'an-ı Kerim de Mevla bizlere ' Düşünmez misiniz, akıl etmez misiniz?!' diye defalarca soruyor. Bu ayetlerin hatrı için biran durun. Kendinizle başbaşa kalıp bir sorgulama yapın..
Düşünün!...
Dönün!..
' Hata ettik ' dediğinizde önce Rabbimiz merhametiyle kucaklar.. Ardından birbirimize açarız kollarımızı.
Üzerinizde ki sorumluluk duygusunu bir kenara bırakın, gelin n'olur..
Onlarla bağlantılarınızı koparıp yine bizlere dönün.
Tıpkı eskisi gibi.
Kucaklaşalım yeniden doğmuşcasına.
Sımsıkı sarılalım. Şeytana bizim saflarımızda yer vermeyecek kadar yanyana duralım..
Sizlere uygulanan kast sistemini darmadağın etmek yine sizin elinizde.
Siz kardeşinizin boynuna sarılıp kucaklaştığınızda melekler dahi ağlar.
Şeytan azabı tadar.
Rabbimiz rahmetini yağdırır üzerimize..
Müminlere bayram ettirir.
Bunun neresi fena? Kinler, kavgalar, öfkeler, aileler arasındaki ilişkilerin koparılması, arkadaşıkların bozulması ancak ve ancak şeytandandır..
Hadi beraberce söyleyelim kardeşim, Allah rıza için;
' Euzubillahimineşşeytanirracim bismillahirrahmanirrahim..'