Hişsizleşmek, insanı çözümler bulmaktan ve huzura kavuşmaktan alıkoyar çünkü yaradılışımızda insanca duygular ve kompleks hisler bulunmaktadır. Bu güçlü duyguları söndürmek hayatı renksiz hale getirir. Gerçek hislerimizi saklayarak, ya da uyuşturarak, hayatı yaşamaya devam etmeye çalışmak bir nevi nasırlaşmaktır. Bunun sonucu olarak insan, alkol ve uyuşturucu gibi kötü alışkanlıklar edinebilir. Veya gereğinden fazla uyumak, aşırı yemek yemek, fazla TV seyretmek, gereksiz alışveriş yapmak gibi davranışlar geliştirebilir.
Peki neden hişsizleşir insan? Çünkü hisleri bastırmak, onlarla baş etmeye çalışmaktan daha kolaydır. Ve dolayısıyla insan yüreği de nasırlaşır. Hayattan keyif almayı bırakır.. Başlangıçta hişsizleşme bir rahatlama sağlasa da, gitgide kişinin bir parçası haline gılier. Sonunda kişi sadece soluk alıp veren, yiyen içen, uyuyan ama duygulardan yoksun bir canlı haline gelir.. Hayatın zenginliklerinden uzaklaşmıştır. Hisler yok olur! Yazık olur!
Dedim ya.. Sanki son zamanlara bu tip kişilerden daha çok görür oldum.. Travmalar, acılar, üzüntüler, kaygı, keder, kaos ve korku gibi olumsuzluklara cevaben hişsizleşiyoruz belki ama bu durum uzun sürerese, umursamaz hale geliriz! Bir süreliğine işe yarayan hişsizleşme süreci kişinin bir parçası haline gelirse, hem zihinsel ve hem de bedensel problemlere neden olabilir.
Yeniden duyarlı hale gelmek, insanca hislere kavuşmak için şunlar önerilebilir:
Bu yazı Fatoş Şimşek tarafından yazılmıştır. Kendisi birçok değişik kültürü yakından tanımış, yurtdışında yaşamış, halen iş ve seyahat amaçlı [kıtalar arası] yolculuklara devam etmekte olan bir sağlık analistidir.