Elif NİSA

Tarih: 18.06.2014 19:40

Âlem-i İslamın Fecr-i Sadıkında Gaflette Bulunmayınız!

Facebook Twitter Linked-in

Kur’an’ın bütün emirleri haktır, farzdır. Bugün en önemli sorumluluğumuz ise kardeşliktir, dayanışmadır, birlik olmaktır. Emri gereği Allah’ın ipine hep birlikte sarılmak, zorluklara birlikte göğüs germek, saflar halinde küfre karşı durmaktır. Asr-ı Saadet’in Muhacir ve Ensar’ı gibi kaynaşmak, dost olmak, kardeş olmaktır.

 

Allah, Mekke’den hicret eden Muhacirin’i bağrına basan Ensar’ı, kendi ihtiyacı varken yemeğini kardeşine verenler olarak tarif ediyor. O Ensar ki, günlerdir aç oldukları halde bir kâse çorbayı, çocuklarını erken uyutup misafirine yediren ve haklarında Kur’an ayetleri nazil olan kutlu Ensar.

 

Ya biz? Biz rahatız ya, ibadetlerimizi huşû içinde yapıyoruz ya bizim için yeterli! Ya diğer Müslümanlar? Eziyet, baskı ve şiddet gören, evinden yurdundan sürülen, tecavüze uğrayan, yaralanan, öldürülen çocuk, kadın ve erkek tüm diğer Müslümanlar?

 

Allah, birlik olmadığımız için musibet üzerine musibet yaşatıyor. Uyanmamızı, toparlanmamızı, kaynatılmış binalar gibi birlikte saf bağlamamızı istiyor. İtaatsizlik ediyoruz, çekişip birbirimize düşüyoruz; o yüzden Rabbimiz güç vermiyor!


'Allah'a ve Resûlüne itaat edin ve çekişip birbirinize düşmeyin, çözülüp yılgınlaşırsınız, gücünüz gider... (Enfal Suresi, 46)

 

Bu kadar belâ yaşanırken Müslümanların, İslam ülkelerindeki zulümlerden söz edip de çözümün kardeşliği sözde değil, özde yaşamak, Allah'ın ipine hep birlikte sarılmak ve ittihadı gerçekleştirmek olduğundan söz etmemeleri ise çok acip durumdur!

 

Vurdumduymaz insan, 'duymaz' insandan daha fazla engellidir. Batındaki engel, zahirdeki engelden kat kat büyüktür. Yaşadığımız dönem zulme sessiz kalma, umursamaz davranma, yalnızca kendini ve ailesini düşünme, dünya hayatındaki çıkarların ardına düşme, nefsâni tartışma ve çekişmelerle vakit öldürme dönemi değil. Milyonlarca Müslüman böylesine büyük zulüm yaşarken ve çözüm İslam Birliği iken çaba göstermemek vicdansızlıktır.

 

Her Müslüman, Allah'ın emri gereği, güzel ahlâkın yaygınlaşması için gayret etmeli. Kur’an ahlâkından kaynaklanan manevî eğitimle, hem sapkın ideolojilerin hem de bağnazlığın etkisi altındaki insanların doğruyu görebilmelerine vesile olmaya çalışmalı.

 

Bugün artık ölü vicdanların dirilmesi ve ‘Hamiyet-i İslâmiye’nin feveran etme” zamanı. Bediüzzaman bu konuda şu sözleri söylüyor:  “Böyle bir cemaat-ı azime (Peygamber Efendimiz (asm)’ın soyundan gelen büyük seyyidler cemaati) içindeki mukaddes kuvveti tehyic edecek (harekete geçirecek) ve uyandıracak hadisat-ı azime (büyük olaylar) vücuda geliyor.”

 

Bediüzzaman, komünizm, dinsizlik gibi dehşetli tahrip edicilere karşı ancak ittihad-ı İslâm’ın dayanabileceğine ve bu beşeri tehlikelerden kurtarmaya vesile olduğu gibi, vatanı yabancı istilâsından ve milleti anarşiden kurtaracak olanın da yalnızca ittihad olduğuna dikkat çekiyor.

 

“Ey eski çağların cihangir Asya ordularının kahraman askerlerinin torunları olan muhterem din kardeşlerim! Beş yüz senedir yattığınız yeter; artık Kur’an’ın sabahında uyanınız. Yoksa, Kur’an-ı Kerîm’in güneşinden gözlerinizi kapatarak gaflet sahrasında yatmakla, vahşet ve gaflet sizi yağma edip perişan edecektir. Kur’an’ın mecrasından ayrılarak, birleşmeyen su damlaları gibi, toprağa düşmeyiniz. Yoksa, toprak gibi, sefahet ve şehvet-i medeniye sizi emerek yutacaktır. Birleşen su damlaları gibi, Kur’an-ı Kerîm’in saadet ve selamet mecrasında ittihad ederek, sefahet ve rezalet-i medeniyeyi süpürüp, bu vatana ab-ı hayat olan hakîkat-i İslamiye sularını akıtınız. O hakîkat-i İslamiye suları ile bu topraklarda îman ziyası altında hakîki medeniyetin fen ve sanat çiçekleri açacak, bu vatan maddî ve manevî saadetler içinde gül ve gülistana dönecektir, inşaAllah.” (Tarihçe-i Hayat)

 

Bugün, İslam’ın beklenen baharının başlangıcı olan ‘fecr-i sadık’ zamanıdır. Üstad, hadis-i şeriflerin ışığında, artık engellenmesi mümkün olmayacak bir aydınlığın başlangıcı ile müjdeliyor bizi. Geç olmadan, Kur’an’ın sabahında uyanmamız için uyarıyor.

 

“Uyanınız! Âlem-i İslamın fecr-i sadıkında gaflette bulunmak, katiyen akıl kârı değil.”

 

 

 

 


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —