Elif NİSA

Tarih: 31.08.2013 16:43

Müslümanlar İçin Başka Çözüm Yok!

Facebook Twitter Linked-in

Mısır’da darbe karşıtı gösterilerin yapıldığı Rabia’tul Adeviyye Meydanı tüm dünya tarafından yakından takip ediliyor. Meydanı dolduran yüz binlerce kişinin yaklaşık iki ay süren direnişi sayesinde Tahrir Meydanı kadar ünlenen Rabia’tul Adeviyye Meydanı son yılların en büyük sivil katliamından birine şahitlik etti, halen de ediyor. Meydan, tüm dünyanın gözleri önünde sayıları halâ tam olarak tespit edilemeyen binlerce kişiye mezar oldu, oluyor.

Diğer taraftan Suriye'de zalim Esed yönetimi güçleri kimyasallarla binlerce sivil ve masum insanı katlediyor.

Bu süreç İslam aleminin de gözleri önünde yaşanıyor elbette. Kimi Müslümanlar ağlayarak, slogan atarak ve zalimlere beddua ederek tepki koyuyorlar. Oysa yaşanan acıları, dökülen kanları ve gözyaşlarını dindirecek olan sadece ve sadece Müslümanların ittihad etmesidir, birlik olmasıdır.

Biz Müslümanların sorumlulukları, sadece parmak hesabıyla yaptığımız belirli ibadetlerimiz değil elbette. Kur’an’ın bütün emirleri haktır, farzdır. Ahir zaman’ın en önemli farz vazifesinin ise İttihad-ı İslâm olduğunu haber veriyor Bediüzzaman. Özellikle bugün en çok ihtiyacımız olan şey, birliktir. Geçmişte yaşananları unutmak, Allah’ın ipine hep birlikte sarılmak, zorluklara birlikte göğüs germek, saflar halinde küfre karşı durmaktır. Asr-ı Saadet’in Muhacir ve Ensar’ı gibi, temeli Mekke’de atılan ardından Medine’de tamamlanan binanın taşları gibi kaynaşmak, dost olmak, kardeş olmaktır.

Allah, Mekke’den hicret eden Muhacirin’i bağrına basan Ensar’ı, kendi ihtiyacı varken yemeğini kardeşine verenler olarak tarif ediyor. O Ensar ki, günlerdir aç oldukları halde bir kâse çorbayı, çocuklarını erken uyutup misafirine yediren ve hakkında Kur’an ayetleri nazil olan kutlu Ensar.

Bizler ise kendi yemeğimizi bölüşmek bir yana, ihtiyacımızdan artakalanı bile vermekten kaçınıyoruz. Biz rahatız ya, ibadetlerimizi huşû içinde yapıyoruz ya bizim için yeterli! Ya diğer Müslümanlar? Eziyet, baskı ve şiddet gören, evinden yurdundan sürülen, tecavüze uğrayan, yaralanan, öldürülen çocuk, kadın ve erkek diğer tüm Müslümanlar?

Haber kaynaklarının geçtiği haberler, samimi her Müslüman’ın vicdanını artık tam kapasite devreye sokması gerektiğini gösteriyor. Akıtılan her damla kandan hepimiz sorumluyuz. Komşusu açken tok yatamıyor ise mümin, kardeşi eziyet görürken nasıl rahat uyuyabiliyor? Bu sorumluluğun Allah Katındaki karşılığına dair nasıl korku hissetmiyor?

Tüm dünyada Müslümanların güç kaybetmelerinin ve zulüm görmelerinin en önemli sebebi Müslümanların parçalanmışlığıdır. Deccaliyetin tüm dünyaya yaydığı zehrin panzehiri, Allah’ın Kur’an’da emrettiği, Peygamberimiz(asm)’ın hadislerinde detaylarıyla anlattığı, Bediüzzaman’ın haber verdiği İslam Birliği olacaktır. Kur’an ahlâkına dayalı Rahmânî bir sistem olan İslam Birliği, hepimizin duası olmalıdır.

Yaşadığımız dönem zulme sessiz kalma, umursamaz davranma, yalnızca kendini ve ailesini düşünme, dünya hayatındaki menfaatlerin ardına düşme, nefsâni tartışma ve çekişmelerle vakit öldürme dönemi değildir. Milyonlarca Müslüman böylesine büyük zulüm yaşarken ve çözüm İslam Birliği iken çaba göstermemek vicdansızlıktır.

Bugün vicdanların dirilmesi ve ‘Hamiyet-i İslâmiye’nin feveran etme” zamanıdır. Bediüzzaman bu konuda şu sözleri söylüyor:  “Böyle bir cemaat-ı azime (Peygamber Efendimiz (asm)’ın soyundan gelen büyük seyyidler cemaati) içindeki mukaddes kuvveti tehyic edecek (harekete geçirecek) ve uyandıracak hadisat-ı azime (büyük olaylar) vücuda geliyor.”

Dünyanın dört bir yanında yaşanan acıların, katliamların, sıkıntıların ve çilelerin hiçbiri yeni değil. Müslümanlar nerdeyse yüz yıldır baskı altında yaşıyorlar. Allah, din kardeşlerinin yaşadığı acıları görmezden gelen, kendi işine gücüne bakan, bencillik eden Müslümanları, Bediüzzaman’ın ifadesiyle “azim hadiseler” yaratarak, belâ ve zorluk vererek daldıkları uykudan uyandırıyor. Uyanmak için daha kaç musibet ve daha kaç bin canın ölmesini bekliyoruz?..

Hâlıkımız bir, dinimiz bir, kıblemiz bir... Bizi bir olmaktan engelleyen ve zorlayıcı gücü olmayan şeytana bizi yenik düşüren nedir?

Diyorum ki;

Mısır'da, Suriye'de çocuklarını, eşlerini yitirenleri, yetim kalan çocukları görmezden gelenlere, zalim diktatörlüklere karşı durarak demokrasi isteyenlere terörist damgası vuranlara, mazlumların değil zalimlerin yanında saf tutanlara 'vicdan ya Hu!' diyorum!

Provokatör/ dezenformatör yazılı, görsel basın ve sosyal paylaşım sitelerinin kimi sayfaları! Sahi sizler insan haklarını savunuyordunuz değil mi?.. Gerçek demokratlar sizlerdiniz, değil mi?..

İnternete düşen şehit edilmiş kadın-erkek-çocuk görüntüleri, kimi insanların vicdanlarını nasıl feveran ettirmiyor; şaşırıyorum. Ama Rabbimiz şöyle buyuruyor;

'Eğer şaşıracaksan, asıl şaşkınlık konusu onların şöyle söylemeleridir: 'Biz toprak iken mi, gerçekten biz mi yeniden yaratılacağız?..'(Ra'd Suresi, 5)

Yaşanan acıları, akan kanları ve göz yaşlarını görmezden gelen, gücün birlik olarak kazanılacağını halâ dile getirmekten kaçınan Müslümanlara ise “kalpleriniz mi köreldi?” diye soruyorum!

Yeryüzünde gezip dolaşmıyorlar mı, böylece onların kendisiyle akledebilecek kalpleri ve işitebilecek kulakları oluversin? Çünkü doğrusu, gözler kör olmaz, ancak sinelerdeki kalpler körelir. (Hac Suresi, 46)

Gezi Parkı olayları sırasında duyarlılık gösterip, sosyal paylaşım sitelerinde sürekli paylaşımlar yapan, ancak son 2 gündür şehit edilen binlerce Müslüman için tek bir cümle paylaşmayan Müslümanlar! Siz de dua edin lütfen:

'Rabbimiz, bizi ve bizden önce iman etmiş olan kardeşlerimizi bağışla ve kalplerimizde iman edenlere karşı bir kin bırakma.' (Haşr Suresi, 10)

 

Fuat Türker

 




Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —