1999 yılında Tuna Velibaşoğlu (solist, gitar), Arif Erdem Ocak (gitar, geri vokal), Serter Karadeniz (davul) Beyefendilerin bir araya gelerek oluşturduğu ve 2004’ten itibaren ise İsmail Okan Özen (bas gitar, geri vokal) Beyefendi’nin aralarına katılmasıyla 14 yıldır yoluna devam eden endört, 2005 yılında ilk albümleri “endört” ile girdikleri müzik piyasasında 2008 yılında “K.G.B.” (Kimseler Görmesin Bilmesin), 2011 yılında ise “Akıyor Zaman” adlı farklı tarzda bir albümle yerlerini aldılar. endört, tarz farklılığını ilk olarak 2009 yılında sadece müzik kanallarında klibi dönüp piyasaya sürülmeyen “Haber Yok” adlı single eseri ile gösterdi ve müzik severler bunu hayranlıkla karşıladılar. 2012 yılında Ünlü adlı rock grubunun “Rüya” adlı çok sevdikleri eserini Hande Yener Hanımefendi ile ortak çıkardıkları “Rüya” albümü için Hande Hanım ile düet yaparak yorumladılar. Aynı albümde Sinan Akçıl Beyefendi’ye ait olan “Öfkem Var” eserini hem düet hem de sadece endört olarak seslendirdiler. Ayrıca “Rüya” albümünde endört ile Hande Yener Hanımefendi’nin bazı eserlerinin remix versiyonları da yer almakta. Son dönemlerde de Orhan Gencebay Beyefendi’nin 60. sanat yılı dolayısı ile hazırlanan “Orhan Gencebay ile Bir Ömür” adlı proje albümünde “Dokunma” adlı eseri aranje ederek yorumladılar. Bugünlerde de müzik piyasasına yeni sürülen Onur Akın Beyefendi’nin 25. Sanat yılı dolayısı ile hazırlanan “Onurlu Yıllar” adlı proje albümde Onur Akın Beyefendi’nin unutulmaz eseri “Yağmur Yüreklim”i Çağlar Türkmen Beyefendi’nin düzenlemesiyle yorumlayarak müzik severlerin kulaklarına misafir oldular.
Ve endört’ün Adıyaman Konseri…
16 Mayıs Perşembe günü saat 15 civarlarıydı salonda yerimi almış konser için beklemeye koyulmuştum. Bu sırada endört’ün sahne ekibi de çalışmaya koyulmuş sound check yapıyorlardı. Sonra bir ara Erdem Bey gitar ve mikrofonu kontrol ederek sound check yapmaya gelmişti; ardından kendilerine Serter Bey de katıldı. 10 – 15 dakikada işlerini bitirip tekrar gittiler. Eee nede olsa profesyonel sanatçılar, elbette hazırlık kısa sürecek… Salonda heyecanla konser saatini beklerken üç bayan arkadaş da aralarında konsere kalamayacaklarını sadece Tuna Bey’i bir görüp gideceklerini yurt girişlerinin saat 19:30’da kapandığı hakkında konuşuyorlardı. Sonra bir ara koşar adımlarla sahneye Okan Bey çıktı ve o da sound check yaptı. Elbette Okan Bey’in de konser öncesi bu son hazırlığı çok uzun sürmedi. Daha sonra Okan Bey’de hemen sahneden ayrıldı.
Salonda telaşlı bir hareketlilik vardı, salondaki saha minderlerle donatıldı etrafta dolaşan basket ve judo alanında çalışmalar yapan sporcuları görünce konser öncesi veya sonrası onlarında gösteri yapacaklarını anladım. Biraz daha bekledikten sonra seyirciler içeri alındı ve tahminimdeki gibi gösteriler sunuldu ama konser öncesinde. Yeteneksizsiniz Türkiye adlı yarışmaya katılmış olan basket gösterisi yapan grup şovlarını sundular. Ardından, judo öğrencileri bir gösteri yaptı ve konser öncesi son olarak Adıyaman Halk Oyunları ekibi dans ettiler. Bu gösteriler biter bitmez salonun tribününde yer alamayıp sahada bir köşeye tıkılmış olan bir kısım dinleyici grubu hemen güvenlik çemberinin dibine geldiler. Konser birazdan başlayacaktı dinleyiciler sabırsız ve coşkuluydu. Harika bir enerji vardı salonda. Bu arada sunuculuk yapan hanımefendi ve beyefendi endört’e “Grup endört” diye hitap ediyorlardı. Konu açılmışken bilgisini vereyim; “84”, “Grup 84” ya da “Grup endört” değil, sadece “endört” olarak anılmak endört’ün hoşuna gidiyor.
Büyük bir heyecan bekliyordu beni, ilk kez bir konsere katılıyordum ve ilk konserim en sevdiğim sanatçıların, endört’ün konseriydi. Nasıl davranacağımı ne yapacağımı bilemiyordum şaşkın ördek gibi hissediyordum kendimi ama tüm heyecanımı, mutluluğumu yaşamak istiyordum. Sonunda her şey hazırdı. Mekân, dinleyiciler, zaman ve endört… Sunucular büyük bir coşku ile bekleyen dinleyicilere seslenerek endört’ü sahneye davet etti. Bu sırada endört’ün eserleri dinleyicilerin hafızalarını yoklamaları ve coşku seviyelerini yükseltmek için kayıttan kısa kısa çaldı. Ardından SEKSENDÖRT sahnedeydi heyecanlı kalabalıkla heyecanlandıkları yüzlerinden okunuyordu. Konser başladı hangi eserlerin çalınıp söyleneceği belliydi ve sıraya uygun olarak teker teker çalınıp seslendirildi. Bir Adıyamanlı ve bir Adıyaman Üniversitesi mezun öğrencisi olarak konsere gelen dinleyicilere hayran kalmış, şaşırmış ve çok mutlu olmuştum. Tüm dinleyiciler hep bir ağızdan şarkılara eşlik ediyor eğlenip, kopuyordu. endört ise bu hareketlilik karşısında enerjisini durduramıyor liste dışında da eserlere yer verip adeta eğlencenin nasıl olması gerektiğini vurguluyordu.
Eserler tek tek sunulurken Tuna Bey arada şarkılar hakkında bilgiler veriyor, espriler yapıyor, dinleyicilerin kendisiyle uyumlu hareketleri ile oyunlar yapıyordu. Mesela “Söyle” eserini seslendirdiği esnada müzik yavaş yavaş sustu ve o sırada elini aşağı doğru indirdi tabii bunun karşılığında dinleyiciler de ona uzattıkları ellerini aynı uyumla indirdiler. Sonra bu uyumu zamanında fark eden Tuna Bey, elini farklı hızlarda bir indirdi bir kaldırdı tabii buna enstrümanları ile Erdem Bey, Serter Bey, Okan Bey başta olmak üzere, ışılar ve dinleyiciler -hem ses hem görüntü olarak- eşlik ettiler… Bu eğlenceli an yüzlerde neşeli gülümsemelerle yaşanırken. ”Azap, Şimdi Hayat, K.G.B., Ölürüm Hasretinle, Yağmur Yüreklim, Dokunma” eserlerinde ise yine dinleyicilerin şaşırtıcı eşliğinde hüzünle, mum ya da çakmak yerine telefonlu eller havada bir sağa bir sola sallanarak söylendi. Konser sırasında bu yaşananlar ancak “Ölü Ozanlar Derneği” kitabında anlatıldığı gibi “carpe diem” kavramı ile açıklanabilir. “Carpe diem! : İçinde bulunduğun zamanı kavra!” Dinleyiciler kendini müziğin ritmine vermiş bulundukları zaman içerisinde müzik onları hangi duyguya sürüklerse oraya gidiyorlardı. Konser esnasında bir eğlenceli an da “Zühtü” eseriyle yaşandı. Tuna Bey eseri seslendirmeden önce: “Aramızda Zühtü var mı?” deyince salonda Zühtü adında birinin olmadığını öğrenmiş olduk. Sonra Tuna Bey: “Zaten hepimiz Zühtü değil miyiz?” diyerek eseri seslendirdi. Sonra;” Ben bir Zühtü tanıyorum, Arif! Şimdi Samanlıktan kaldıramadım samanı da diye başlayıp söylüyoruz ve Zühtü yerine Arif diyoruz.” dedi Erdem Bey’i göstererek ve hep beraber: “Samanlıktan kaldıramadım samanı da Arif./ Ben sana yandım Arif. / Hele hele yandım Arif. / Ben sana kandım Arif!” dedik. Ardından Serter Bey ve Okan Bey de Zühtü olunca konser eğlencesiyle unutulmaz anlar yaşattı. Dediğim gibi böyle eğlenceli anlar yaşandı ama hüzün de doruğunda yaşandı.
“Kendime Yalan Söyledim” eseri endört grup üyelerinin ailelerinden uzak olup hasretlik yaşadıkları bir dönemde bu duygularını anlattıkları eser ve bu bilgi eser söylenmeden önce üniversite okumak üzere ailelerinden ayrılıp Adıyaman’a bu konsere gelen dinleyicilerle: “Sizin duygularınızı anlıyoruz ve bu eser sizin için gelsin!” dermişçesine paylaşıldı.
Konser hareketli bir şekilde başladı ve “Ölürüm Hasretinle” adlı ölümsüz eserle bitti. Her şey çok güzeldi, kusursuzdu. Herkes çok iyi çalışmış işinin ve yeteneğinin hakkını vermişti ki endört çalışanları birbirlerine: “Geçmiş olsun, çok güzeldi, çok başarılıydı, dinleyiciler çok iyiydi…” gibi motivasyon arttırıp yorgunlukları unutturacak güzel sözler söylüyorlardı.
Son olarak her şeyi kısaca şöyle özetleyebilirim: endört 16 Mayıs gecesi Adıyaman Üniversitesi öğrencilerine ve Adıyaman halkına, mükemmel enerjileri ile eğlenceli ve unutulmaz bir gece yaşattılar ve eminim ki Adıyaman endört’ü sahnelerinde tekrar tekrar ağırlayacak. Elbette ben de bu günleri sabırsızlıkla bekliyor olacağım…
AYŞE ÖZKAN
-
-