Eğer 12 yıllık eğitimde her bir öğrenci için çıkış tüneliniz ÖSYM sınavları ise –ki öyle- tünelden çıkanlar olduğu gibi çıkamayanlar da olacaktır ve bu tünel hiç kimseye aradığını veremeyecektir.
Türkiye’nin en büyük problemin eğitim olduğunu, eğitimin de en temel probleminin ÖSYM sınavları olduğunu çok net bir şekilde söyleyebilirim. ÖSYM sınavlarını buz dolabı bozulmuş bir adamın evdeki bütün beyaz eşyayı tamirciye götürmesine benzetiyorum. Arızanın sadece buz dolabında olduğunu akılda tutalım.
Neden sınavlar yapılıyor diye sorsanız, öğrenciler arasında adalet sağlanıyor denilmesi galiba birinci sırada yerini alır. Ancak, ne tuhaftır ki, sınavlarla sağlanan bu adaletten sınavlar sonrası hiç nasib alinamıyor. Memlelet adaletten yıkılmıyor.
Bu işi öğretmenler yapsın deseniz, yani öğretmenin değerlendirmesi öğrenci üzerinde belirleyici olsun deseniz, öğretmenlere güvenilemeyeceği savı yine ilk sırada yer alır. Hatta, bu öğretmenlerce bile dillendirilir. Ne gariptir ki, güvenilmeyen öğretmenin çocuğa 12 yıl hocalık yapmasına müsade edilir ama iş son söze gelince öğretmene güvenilemeyeceği ortaya çıkar.. Ne çelişki değil mi! Madem öğretmene güvenemiyorsunuz, çocukları neden onlara teslim ediyorsunuz. Güveniyorsanız sınavı da onlar yapsın. Öğretmen kötü, öğretmene güvenmiyorsunuz diye bütün çocukları aynı sınava sokmak zorunda değilsiniz, öğretmeni değiştirirsiniz olur biter. Yani, sadece buz dolabını tamir ettirirsiniz!
Bu sınavlar neticesinde, öğrenciler başarılı ve başarısız diye belirlenebiliyor ancak bir çok insan istediği eğitimi de alamıyor. Üstelik, ülkenin beyin gücü de israf ediliyor. ÖSYM sınavları, meslek belirlemenin birinci adımı olmuş durumda. Bu sınavlardan yüksek puan alanlar hangi fakültelere gidiyor diye sorsam hepimizin yanıtı ortak: Tıp, hukuk, belirli Mühendislik ve İşletme Fakülteleri. Peki, bu kadar zeki kimselerin okuduğu alanlarda durumumuz nedir. Adalet ve Tıp’ da ne kadar başarılı olduğumuz ortada. Bu sizce zeka israfı değil midir?
Burada şu suçlu, bu suçlu diyerek kimseyi üzmek ya da düşman sevindirmek istemiyorum. Ancak, eğitimde ciddi problemlerimiz olduğu ortada.
Bir paragraph da müdür atamaları için açalım. Atamalarda yapılmak istenenle ilgili niyet okuyuculuğu yapmak istemiyorum. Ancak, bu atamalar bazılarını sevindirirken bazılarını da üzdü. Öğrencilerin okula başlaması ve ÖSYM tüneli arasında geçen bir eğitim sisteminde bir müdürün eğitime katkısı ne olabilir merak ediyorum. Gidenlerin gelenlerden neyi eksikti. Ne yapamadılar da gönderildiler. Gelenlerin, gidenlerden ne fazlası var. Gelenler, hareket alanının bu kadar sınırlı olduğu bu sistemde eğitime ne katkı yapacaklar? Bu soruma “eğitim” adına bir tek yanıt gelmeyeceğinden eminim. Gidenler sevinmesin onlar da zaten bir şey yapmıyorlardı, dada doğrusu yapamıyorlardı.
Okulların açıldığı bu hafta bu yılda eğitimin, aktörler değişse de kazanma- kaybetme yani ticaret eksenininde devam edeceğini üzülerek söylemeyelim. Bu sınavlar kalkmadan asla değişmeyecek. Bitirirken, bitmek bilmeyen umudumu yazayım: Bu sınavlar kalkacak! Ama, er ama geç!
1. http://www.adana01haber.com/okul-mudurleri-secimle-gelmeli-963yd.html