Hazal SEYİTOĞLU

Tarih: 21.04.2013 10:01

Türklere, Kürtlerin insan olduğunu anlatmak..

Facebook Twitter Linked-in

Büyük çoğunluğu ulusalcı olan bir yerde çalışıyorum. Başbakanın hemen her konuşmasının ardından ya da mimlenmiş birkaç bakanın icraati akabinde bu damarın boğazımı sımsıkı sıktığını hissederim, nefes alamam.. Ablam da öğretmenler odasında sık sık siyaset yapıldığından ve –öteki-lere duyulan nefretten bahseder.. Tümün iş yerleri böyle midir, hayatla siyaset bu kadar iç içe midir, diye merak ederdim. Yakın arkadaşlarımdan birine sordum. İşinin gereği hiç bir zaman ne yönetimde, ne kreatifte ne de müşteri hizmetlerinde siyaset konuşulmadığını söyledi, “asla” diyerek. Ofiste kimse günlük siyaset hakkında konuşmaz herkesi kendilerine eşit mesafede görürlermiş. Ne seçim zamanı propaganda içerikli konuşmalar olur ne de hükümet icraatlerini yorumlarlarmış.. Hiç kimse diğer calışma arkadaşının politik düşüncesini bilmez ve bu konu olmazmış.

İşte bu arkadaşımla ortak başka bir arkadaşımız var. Türkiye’yi Yılmaz Özdil’in kaleminden tanıyor. Allah’tan onun gibi saldırgan değil ve okuduğuklarını başkaları ile müzakere eden biri.. Aslında muhakeme eden bir arkadaş ama yıllarca genlerimize işleyen, bizden sonraki nesillere otomatik akdartmayı sağladıkları uyduruk öğretilere alışkın bir arkadaş ama hoş sohbet, uzlaşımcı, biri olduğunu hissediyorum. Mesela, “face”te Yılmaz Özdil paylaştığını zaman inanamıyorum. İşte bu arkadaş, bizim kıza “Akil insanlar” meselesi için ne düşündüğünü sormuş... Bizim kız şöyle özetlemiş düşüncelerini: “Yıllardır bir yara var.. İnsanlar ölüyor, bunun için bugüne kadar yapılmamış, denenmemiş bir şeyler deneniyor. İlk defa bu kadar kararlı ve istikrarlı problemin üzerine gidiliyor ve bütün bu çaba partiler üstü, siyaset üstü bir harekettir. Bunu kabul etmek gerekir...”

Profile bakıldığında gerçekten siyasi söylemi, güncel siyasetten çok uzak, üstelik Hükümete ciddi eleştirileri olan insanları ve hatta dünya görüşleri taban tabana zıt insanları aynı grupta toplayabilmek ve bu insanlara halkları barışa davet etme görevi vermek çok ciddi bir yönetim başarısıdır...

Bu grubun öncelikli ve en zor görevi (beyaz) Türklere, Kürtlerin insan olduğunu anlatmaktır.

Bu süreç içinde görünen o ki, aslında asimile olmadan, faşist-neoTürk akıma daha fazla maruz kalmadan, ülkeyi yıllardır elinde bulunduran ve ülkenin maddi manevi iç dinamiklerini yok etmeye çalışan bu % 20 lik zümrenin beyin yıkamalarına, tek tipleştirmelerine, içinden kimliği alınarak, dini alınarak, bayrağının ve istiklal marşının manası alınarak, fotoğraflardan gerçek kahramanlar kırpılarak yeniden oluşturulan tarihte, doğdukları köylerinin isimlerini değiştilerek, anıları kara kutulara hapsedilip, değiştilirip, geleceklerini o % 20 tarafından şekillendirmelerine artık dur diyen bir gurup var.

Akil insanlar projesi, daha önce hiç bir dönemde gerçekleşmemiştir ve projenin sonuçları sadece Kürtler ve Türklerin birbirlerini anlamaya çalışmasına yardımcı olmakla kalmayıp, farklı hayat tarzlarına sahip insanların bir araya gelip, bir amaç için el ele çalışabileceklerini de gösterecektir.

Başörtülüsü, ateisti, Ermenisi, Kürt’ü, Lazı, iş kadını, iş adamı, entellektüeli, dindarı ve solcusu ile bir Türkiye modeli tüm bölgelere gönderilmiştir...

Hepsi bizim insanımızdır. Bu grubun içinde, hükümeti destekleyen de desteklemeyenden bir çok insan var. Baskın Oran misal, Arzuhan Doğan Yalçındağ, Deniz Ülke Arıboğan, Lale Mansur ve birçoğu -akil adam olmadan önce- sevdiğiniz taktir ettiğiniz insanlar değil miydiler? Onları ne için seviyorduysanız, işte sahip oldukları bu meziyetler onları Asil insanlar grubuna dahil ettirdi. Bu insanlar, Türkiye’nin huzur ortamına kavuşması için ve bölgede etkin güç olabilmesi için bizlere gelmek üzere yolla çıktılar, Sizde buna sahip çıkmalı ve barış elçilerine destek vermeliydiniz.. Peki siz ne yaptınız? Taktir ettiğiniz kişileri, ki biliyorsunuz bir çoğu AK Partiye muhalif; buna rağmen ulusalcı tarafınıza ters geldi ve bir anda onları terk ettiniz.. Terk etmekle kalmayıp, bu ulvi davada ellerini taşın altına koyduklarını görmezden gelip onları aşağıladınız? AKP li olmakla, gelecek seçimde millet vekilliği alacaklarını iddia ederek ki yine her zamanki gibi asılsız çıkan iddialarınızla, onları para alıyor olmakla ve belden aşağı vuruşlarla iyice sersemletmeye çalıştınız... Neyseki sizin gibi iddialarla ve sürekli komplo teorileriyle beslenmiyorlar. Niyeti anlamaya çalışıp, empati kuracaklar yıllardır yapılan niyet okumaları insanları ne hala soktuklarını tespit edecekler ve Türkiye gerçeğini daha anlayacaklar..

Sonra ne mi olacak bunu hep beraber göreceğiz.... Bir ip ucu vereyim: İyi şeyler...

Fıkra: Temel: Tursun uşaum, sağa bi pilmece soracaum.

Dursun: So bakayim.

Temel: Saridir renki, kafestedur, oter, nedur bu?

Dursan: Ula Temal, bundan kolay ne ola ki? Kanarya!

Temel: Pilemedun Tursun, Hamsidir, hamsi

Dursun: La Temal, Hamsi sari midur?

Temel: Poyadum oni...

Dursun: La Hamsi kafeste mı yaşar?

Temel: Pen koydim..

Dursun: Hamsi oter mi uşaum?

Temel: (sinsice güler) Ha o da şaşurtmasidir da Tursun!

Ev ödevi:

İçbenlik çalışması. Lazım olan malzeme, yer minderi, rahat kıyafetler, mum ışığı, sessizlik. İçimize şu soruları soracağız ve cevabı bekleyeceğiz, cevap bizi gelip bulacaktır: “Kürtlerle/dinlardarla/Alevilerle/Ermenilerle/Arnavutlarla/.... eşit olmak istiyor muyum? Yoksa bu durumun (1924’ten sonnra tanınan H.S) ayrıcaklarımı kaldırılması anlamınamı geldiğini düşünüyorum? (Cümlelerin fikir babası Baskın Oran’dır. Büyüklere saygı kuşağı...

 


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —