Günümüz hava ulaşım ve savaş araçlarının suikast halinde savaş enstrümanı haline getirilmesi yeni bir olay değildir. İstenmeyen kişi veya sisteme muhalefet eden araçlar havada yok edilir. Bu teknolojik olarak çok kolay bir uygulamadır. Ancak devletlerin bu konuda bilgisiz olması mı, yoksa savaş stratejilerinin olmaması mı, bu durumu şer güçlerinin kullandığı savaş araçları haline getirmiştir. Benim ülkemde benim vatandaşıma istediği zaman suikast düzenleyip ben güçlüyüm imajını veren ülkeler savaş yapıp kendileri etkilenmemeyi başarmaktadırlar.
Türkiye’deki her 100 F-16’dan 13 tanesi kaza sonucu düşüp kırıma uğrarken, bu oran ABD’deyse binde 28 ile bizden 5 kat daha az. Amerikan General Dynamics şirketi tarafından 1976 yılında geliştirilen ve Amerikan ordusunun yanı sıra Türkiye, İsrail, Belçika, Hollanda, Portekiz, Yunanistan ve Pakistan’ın da satın aldığı tek motorlu avcı uçağı F-16’ların Türkiye’deki düşme istatistiği, ABD’den 5 kat fazla. Türkiye’nin son 23 yılda, envanterinde bulunan 240 adet F-16’dan 31 tanesi düşerken, ordusunda bin 245 adet F-16’ya sahip ABD bu sayı sadece 35. İsrail’de bu oranlar ise dünya ortalamasının altındadır. Siz hiç İsrail uçağının büyük çaplı kayba yol açacak kazaya uğradığını duydunuz mu? Dünyada elbette kaza olur. Ama bazı olaylar kaza süsü verilmiş olaylar olduğu yani sahte kaza olduğu her halinden bellidir.
Bakın İsrail ve ortakları bu uygulama ile aynı zamanda başka şey söylemekteler. Sakın ha benim gönderdiğim uçaklarla herhangi bir yere saldırıda bulunursanız benden icazet almadığınız için uçakları havada imha ederim. Hem kendiniz hem vatandaşınız zarar görür. Örnek mi; binlercesi zaten uygulamaya konmuştur.
En son Malezya havayollarına ait bir uçak ortadan kayıp oldu ve uzun süre bulunamadı sonradan havayolunda benzeri birkaç kaza daha oldu. Dolaysıyla Malezya havayolları nerede ise iflas açıklayacak konuma geldi. Dünyanın hiçbir ülkesi ve ülkemiz durumla alakalı bir açıklama yapmadı. Buna karşı yapılacak hiçbir şey olmadığı düşüncesi ile yapılan infazı dünya seyir etti. Bu arada ölen veya kazaya uğrayan kişilerin haddi hesabı belli değil. Benzeri durumlar defalarca tekrar edildi. Bunlar hep stratejik harp teknikleridir.
Aynı oyun teknikleri ülkemiz uçaklarında da uygulamaya konmuştur. Ve bu şekilde hem yüzlerce vatan evladı şehit edilmiş, hem de milyarlarca para yurt dışına aktarılmıştır. Ülkemizde savaş uçakları patır, patır düşmektedir. Yanında bazı stratejik öneme sahip kişiler bulunan uçaklarda düşürülür. Kırım ekipleri ise kendilerinden olduğundan açıklama geçiştirilecek şekilde yapılır. Sonrasında olay unutulur ve biter gider.
Peki, Mısırda olan olaylara ne demeli. Benzeri olayların devamı ile demokrasi ile yönetildiği ifade edilen bir ülke şu anda başkaları tarafından abluka altında. Burada hava oyunlarının yeri yokmu elbette orada da aynı oyunlar tezgâhlandı.
Şu anda yeni Vehhabi oyunu tezgâhlanmakta. İngiliz, İsrail şer ittifakı müttefik olduğu Suudi Arabistan hükümeti ile Kâbe’yi muazzama otellerin ablukasına alındı. Sanki orada 40-50 katlı otel yapacak yer yok gibi İngiliz ABD ve Fransız oyunu Kabe küçük imajı ile itibar kaybına uğratıldı. Şimdi ise Mübarek Peygamberimiz sallahü aleyhi ve sellemin kabri üzerinde oyunlar planlamakta. Zaten Vehhabi hükümeti İngiliz İsrail siyasetinin başaktörleridir. Ancak şunu bilsinler ki peygamber efendimizin kabrini yok etmek için yaptıkları çalışma kendi yok olmalarına sebep olacaktır. Bu konuda hadisi şerifler vardır. İsrail ve yandaşlarının felaketi başlamıştır. Bundan sonra iflah olmazlar. Yaptıkları büyülerle işleri yürüteceklerini düşünenler kahrı perişan olacaklardır.
Dünyadaki gerçek Müslümanlar, yapılan uygulamaları görüp harekete geçmeleri gerekmektedir. Bu işte baş aktör Türkiye olmalıdır. Çünkü ülkemizden başka bu nosyona sahip başka ülke yoktur. Zaten Osmanlının canlanmasını o nedenle istemezler.
Bakın size çok enteresan bir TV olayından söz etmek istiyorum. Adamların o denli Osmanlı korkusu var ki; sadece bu sebeple muhteşem yüzyıl diye Kanuni Sultan Süleyman’ı seks düşkünü Cariye peşinde koşan padişah gibi gösterme çabasına girdiler. Bununla beraber aslında tüm Osmanlı padişahlarını hedef alan bir uygulama yaptılar. Yapılan işin asıl sebebi itibarsızlaştırmadır. Başka taraftan paralel yapı organizasyonu ile devletin başındaki kişileri de itibarsızlaştırıp, gelişimi önlemeye çalıştılar.
Olaylara bu cepheden bakıldığında yükselen ve 100 yılında muhteşem Osmanlının dönüşünü engellemeye çalışan sistem kurulmaya çalışmaktadır. Tüm olaylara karşı ne ülkemizde ne dış ülkelerde birisi çıkıp yapılanları analiz etmesi hatta bunlara karşı önlem alması gerekirken, bizimkiler uyumayı yatmayı ense yapıp içki içmeyi hedeflerler. Ya benim ülkemin çalışmaya yükselmeye ihtiyacı var iken, ayağıma kurşun sıkmaya kimin hakkı olabilir ki! Yurtta sulh cihanda sulh lafı ile ülkemi durdurmaya çalışan gezi zekâlılar aslen en büyük hıyanet şebekesinin başaktörleridir.
Netice olarak ey uyuyan Türkiye cumhuriyeti vatandaşları lütfen uyanında ülkenize daha önce el koymuş sahtekârlardan memleketimizi kurtaralım. Adamlar ortalığa çıkmışlar meclis veya benzeri yerleri ele geçirerek birde ilave olarak büyük ticaretleri elinde tutmakla, dünyaya hâkim oluyorlar. Bunlara büyük görünen ticaretin ve yönetimin nasıl yok edileceği anlatılsa bile, onlar düşman oldukları için kendi ülkelerini kurtarmaya çalışmazlar. Yazıklar olsun ki; bu şekilde davranan şerefsizler ve namussuzlara. Bizleri bu tür namussuzlara emanet edenler, büyük gaflet içindedir. Mutluluk ve huzur içinde kalmanız dileklerimle.