Naif KARABATAK


Vay Şerefsiz Vay!

Vay Şerefsiz Vay!


Dünkü yazımda, bugünün hızlı demokratlarının dünkü durumunu ele almıştım. Bugün ise medyasına bakalım; Vay Şerefsiz diye manşet atacak kadar demokratları…

Ahmet Kaya, alanında en iyi ses ve yoruma sahip bir sanatçıydı.

Sadece sol kesimden değil, sağ kesimden ve İslamcı kesimden de hatırı sayılır bir dinleyici kitlesine sahipti. Bu satırların yazarı da o dinleyicilerden birisiydi…

Ahmet Kaya Kürt’tü ve doğal olarak da Kürtçe şarkı söylemeyi de arzuluyordu.

O zamanlar, temel hak ve özgürlükler sadece özlenirdi, hayal edilirdi, bir umuttu, gerçekleşmesi imkânsız olan.

İmkânsızı istemek de bir sanatçının, bir aydının göreviydi.

Çünkü istediği, her ne kadar o zaman için “imkânsız” olsa da, bir haktı ve er veya geç alınabilirdi.

Ahmet Kaya, “Kürtçe bir şarkı” okumak istiyordu.

Darbecilerin ülkede terör estirdiği zamandı.

Sadece şarkıyı okumak değil, buna bir de kaset yapmak ve bir de klip çekmek istiyordu.

Çok şey istiyordu.

Bugün, her sanatçının kolaylıkla yapabileceği bir şeydi bu.

Ama o gün, yani AK Partiden önce böyle bir şey istemek “hainlikti” ve zaten bunu Hürriyet Gazetesi başta olmak üzere o zamanın postal yalayıcı, darbecilerin sözcüsü sol, laik, Kemalist medyası bütün dünyaya “hain” diye duyurmakta gecikmezdi.

Öfkesini alamamıştı tabi; “Vay Şerefsiz” diye koca puntolarla manşetine taşımıştı.

Ahmet Kaya, en temel hakkı olan ana diliyle şarkı söylemek istemesine, “sanatçı” olan diğer meslektaşları çatal bıçak atarak destek(!) olmuştu.

Bir linçten kurtarılan Ahmet Kaya için atılan her çatal, atılan her kaşık, atılan her bıçakta olduğu gibi, atılan her “hain” manşetleri de darbecilere yağcılıktan başka bir şey değildi.

Bunun yanında adını açıklamayan “Üst düzey bir komutan”ın tehditlerinin yayınlandığı yer de bugünün demokrat gazeteleriydi. Adeta darbeci bülteni gibi çıkar, “haddini(!) aşan” siyasilere ayar verirdi.

Çünkü bugünün hızlı demokratı olan, hak ve hukuk mücadelesi verdiğini söyleyenler, o gün postal yalamakla meşguldü.

Başörtüsünde takındıkları iğrenç tavrı, bütün hak mücadelesinde takınmaktan utanmıyorlardı.

Savunmaları hazırdı elbet; yasalar böyle…

Oysa MİT tırını durduracak bir yasada yoktu, hiçbir savcı, hiçbir hâkim için…

Tırın içinde ne olduğu, nereye gittiği, kimi hedef aldığı, kime destek olduğu hiç önemli değil; yasa, başbakanın izni olmadan MİT aracının durdurulmasını yasaklıyordu.

İçinde silah olması, bir şey değiştirmez.

Yasa böyle…

Ama onlar bugün demokrat, hatta devletin sırrını saklamayacak kadar demokrat. Bütün dünyaya “teröre destek veren ülke” konumuna sokulması da onları incitmeyecek.

Çünkü o tır, zalime gitmiyordu, mağdura gidiyordu.

İçinde silah dahi olsa, kendi halkını katleden Esed’e doğru yol alan bir tır olsaydı sesini çıkarmayacaklardı.

Ama o tır, içinde insani yardım veya silah varsa bile Türkmenlere gidiyordu. Yani yanında oldukları Esed’in tam karşısına…

Bırakın kendi soyundan, kendi inancından olanları, insanlar öldürülüyordu, katlediliyordu, koca bir devlet yok ediliyordu.

Bugün, birilerinin eline tutuşturduğu belgeyi haber yapanlar, aynı istihbarat örgütlerinin hangi ülkede, ne tür operasyonlar yaptığını umursamıyor bile.

MİT, bir ülkeyi işgal etmek, bir ülkeye demokrasi ihraç etmek için insanları öldürmüyor, katletmiyor, kanına girmiyordu.

Zor durumda kalan, inim inim inleyen, insanlıktan bir haber bekleyen, aynı kandan, aynı candan, aynı inançtan olan ve daha önemlisi insan olanlara yardım götürüyordu.

Bu belki silahtı, belki gıdaydı, belki erzaktı, belki giyim eşyasıydı ve belki de sağlık malzemesi…

Bunu her ülke, farklı şekillerde yapıyordu. Türkiye’de sadece AK Parti zamanında değil, daha önce de, bundan sonra da yaptı ve yapmaya devam edecek.

Bugünün hızlı demokratları, gazeteciliği her şeyin üzerinde tutanlar, “Vay şerefsiz” diye başlık attıkları insanın, sadece hak talebinde bulunduğunu unutuyorlar.

Polisin copladığı, üniversiteden yaka paça attığı, görevden uzaklaştırdığı, halkın oyuyla seçilen bir milletvekiline yapılan aşağılık tavırları manşetine taşırken “hain” diye lanse etmekten hiç çekinmiyordu.

Ama nasıl olduysa bugün bir anda demokrat kesildiler.

Dün, Atatürk’e, Kemalist rejime ve laikliğe laf söyletmeyenler, bugün elini tersiyle bir kenara iterek, sadece AK Partinin birkaç sandalye eksik alması için uğraş veriyorlar.

Dün, AK Partiyi “terörle masaya oturdu” diye HDP’yi terör örgütü gibi gösterenler, bugün HDP’nin yanında yer alıyor, sadece AK Partinin karşısında durma adına…

Dün, “Hükümet kuran, hükümet yıkan” medya, o gücü elinde olmayınca, bu defa “kirli ittifaka” destek vererek, misyonunu yerine getirmeye çalışıyor.

Vay şerefsizler vay…

 

Tweetimden seçmeler

Siz istemiyorsunuz ya ben sırf onun için AK Partiye oy veriyorum. :)

www.naifkarabatak.net