Süleyman AKDOĞAN
Tarih: 22.05.2012 16:23
Kürtler Hindistan'da Olsa...
Dravitler…
Aryalar…
Metanniler..
Düşünelim, annemiz yaşında bir kadın bir televizyon dizisinde rolü gereği bizim yaşımızdaki çocuğu tarafından üzülmekte…
Bir çocuk okulda akademik anlamda başarısız diye öz anne babası tarafından hor görülmekte… Amca , dayı, hala, teyze ne kadar hısım varsa aynı sebepten çocuğa yüklenmekte…
Sınırlı bir bütçesi olan adamın karısı aklına düşeni satın almak istiyor ve zavallı adamın başının etini yemekte…
Bir kadın düşünelim, kocası kahveden, oğlu internet cafeden , kızı güzellik salonundan dışarı çıkmıyor, kadın için için erimekte…
Bir kız kendi öz babası tarafından satılmakta…
Senaryoların her birinde bir mazlumunuz olduğundan eminim. Karar vermek kolaydır çünkü taraflı bakmak zorunda değilizdir hiçbirinde. Her şey bütün sadeliğiyle ortada…Biz yokuz ya işin içinde.
Anneyi üzen biz olsak, “hatalıyım” diyebilir miyiz?
“Uzakta” mazlum ilan ettiklerimizin “yakında” bizzat zalimi biz oluveririz.
Ama, biz her zaman en yakınımızdakilerle sınav halindeyiz.
Milletler de öyle.
Kürtler…
Türkler…
Araplar…
Girişte adı geçen, Dravitler, Aryalar, Metanniler, bize oldukça uzak Hindistan’da yaşayan üç ayrı topluluk.
Size nokta kadar anlam ifade etmedi değil mi? . Bir anlamı olsa bile, asla olumsuz değildir.
Ama, Kürtler, Türkler, Araplar deyince bu coğrafyanın insanı olarak kine, öfkeye dönük ne varsa dökmeye başlarız. Hepimizde yaşanmışlıklar vardır.
Oysa, Kürtler Hindistan’da olsa bir Türk için Dravitler kadar manasız olurdu.
Türkler Amerika’da yaşasa belki Kürtler birlikte yaşadığı milleti Türklere şikayet ederdi.
Kürtler Japonya’da yaşasa Tükler onları dost millet ilan ederdi.
Uzakları yakınlaştırmaya çalışırken, yakınlarımızı uzaklaştırıyoruz.
Oysa , uzaklara hep yakınlardan gidilir.
Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —