Ziya Türk
Tarih: 03.07.2010 20:27
Kendini bilmek...
Sevmek, bazen
yakınlığın sıcak battaniyesi altına saklanmaktır.
Hayat üşütür, sen akrabalarına, kardeşlerine, arkadaşlarına kaçarsın.
Fakat birine âşık olmak farklıdır; o
uzaklıktan doğar!
Çünkü
arzuyu engel kışkırtır; kalp uçuruma köprü kurmak ister, merak bağlılığa dönüşür.
O yüzden işte...
Her ilişkinin başlarında bir kuşku kıpırdanır içimizde.
Ve derinlerde bir yerde...
'Beni gerçekten tanısaydın, sever miydin?' sorusu hep hazır ve nazırdır.
Belki aşk da aslında karşımızdakinin
'sen o sen değilsin, benim sevdiğimsin!' iddiasıdır.
***
İyi de...
Kendimizi tanımadan, bilmeden başkasını nasıl gerçekten tanıyabiliriz?
Peki o halde
'kendini tanımak' neyin nesi?
Son zamanlarda medyada başarı, mutluluk ve huzur üzerine yazılara bakıyorum da...
Hepsinde antik çağda Delfi Tapınağı'na kazınmış o meşhur söze uymak gerektiği söyleniyor:
'Kendini tanı!' (Gnothi Seavton)
Oysa konu gündelik hayat ise...
Her şey eski tas eski hamam sürsün isteniyor ama bir yandan da huzur ve mutluluk aranıyorsa...
Belki de
Goethe'nin dediğine de kulak vermek gerekir.
'Kendini tanımak mı? Kendimi tanısaydım, kaçarak uzaklaşırdım.'
Yazının tamamını okumak için tıklayın
Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —